24 Şubat 2014 Pazartesi

Oğuz Büyücüsü:)

Bugün maket bir karakterle tanıştık. Tam araya çıkacaktık ki, birden bir şey fırladı kitabımın arasından. "Eveeet çocuklar sizi biriyle tanıştıracağım." dedim ve herkes hayretle ufak tefek kartondan insana bakmaya başladı. Bu karakterin ne adı var ne de bir kimliği, her şeyini biz yazacağız ve onu bir hikayenin kahramanı yapacağız. İsteyenler grup oldu, ama kimseyi de dışarıda bırakmadılar. "Aaa bakın arkadaşınız yalnız kaldı." deyince o kişi bırakın dışlanmayı bir anda herkes tarafından çağrılan biri oldu. "Bahçe zamanında da bir düşünün bakalım kim olacak bu karakter." dedik ve dışarı çıktık. Ben de fırladım peşlerinden ki o diyalogları kaçırmayayım. Ve beklediğim oldu. Ali olsun dedi bir tanesi. Diğeri kabul etmedi. Bir başkası yine bir isim söyledi kabul edilmedi. Beni en çok etkileyen; kısa saçlı, herkesin ilk bakışta erkek olarak hayal edeceği bu karaktere bir tanesinin "Ayşegül" diyelim demesi oldu:)
Sınıfa geldik hep beraber. Henüz Oğuz büyücüsü teşrif etmemişti aramıza:) Ve işte o an geldi, başladı anlatmaya:

Oğuz büyücüsü Mutlu Keçi Diyarı'na gitmek için sabah kalkar. Evde bir hayat arkadaşı vardır. Bir de küçük bir cadısı vardır. Cadı ona nereye gittiğini sorar. Oğuz büyücüsü herkesin mutlu olduğu bir okula gideceğini söyler. Cadı da gitmek ister. Ona da büyüyünce gideceğini söyler.
Oğuz büyücüsü otobüse biner. Otobüsten bir iner ki, vadinin her tarafı sisle kaplıdır. Yolunu bulamaz ve endişelenmeye başlar. O sırada ağaçtan önüne bir sincap atlar. "Ben senin nereye gittiğini biliyorum." der sincap. "Mutlu Keçi Diyarı'na gidiyorsun." Oğuz büyücüsü şaşırır ve sincaba nereden anladığını sorar. Sincap: "Çünkü mutluluğun yüzünden akıyor. Az önce de senin gibi mutlulukları yüzlerinden akan dört kişiyi götürdüm o okula" der.
Sincap, Oğuz büyücüsünü toprak yoldan aşağıya doğru götürür. Birlikte at çiftliğinin önünden geçerler. Oğuz büyücüsü: "Hala gelmedik, nerede Mutlu Keçi Diyarı?" diye sorar. Sincap ve Oğuz büyücüsünün önündeki sisler açılır ve mutlu yüzler gülümseyerek "merhaba" derler.

Ve Oğuz, hikayede giriş, gelişme ve sonucu çocuklara böyle anlatır. Sisler aralanır, Oğuz büyücüsü izin isteyerek dersten çıkar:)





11 Şubat 2014 Salı

Eğlenerek, hatta kahkaha atarak öğrenelim:)

Güne gülerek başlayıp gülerek bitirmek...
Sabah aldık resim defterlerimizi çıktık bahçeye. Eş anlamlı, zıt anlamlı kelimeler aradık. Tahterevalliye binerken, birimizin daha ağır, birimizin daha hafif olduğunu söylerken, zıt anlamlı kelimeleri gerçekten o zıtlıkları yaşarken öğrendik. "Beyaz saman ev, siyah tırmanış duvarı", "Kirli elbiseler çamaşır makinesine, temiz elbiseler giysi dolabına" cümleleri çıktı defterlerinden. Bahçeden ayrılamayınca diğer dersi de, caanım güneşin altında yapmaya karar verdik. Bir bankta altı çocuk... Bir tanesi, "buradan sonrasını da kendin yap artık" diyerek yoksa öğrenemeyeceğini vurguluyor arkadaşının. Diğeri, "bulamadığın kelimeleri sözlüğe bak" diyor arkadaşına. Bitiren çalışmasını yerine koyup başlıyor salıncakta salınmaya:)
Diğer dersimiz ise matematikti bugün. Problem deyince aklımıza neler geliyor yazdık, çizdik. "Problem, okulda fırtına kopmasıdır" dedi bir tanesi. Önce matematikle ilgisi yok derken, fırtınanın ne kadar hızda estiğini hesaplamak istersek dediğimde, o zaman matematik olur dedik. 
Eğlenerek öğrenilir derler ya en güzel. Kahkahalar attık öğrenmek için. "Problem deyince aklıma çıkartma geliyor." deyince bir tanesi, "Hani az önce ingilizce dersinde yapıştırdıklarımız mı?" diye sorunca ben, başladık kahkahalarla gülmeye. Dersin sonuna kadar kendimizi yerlerden zor topladık. 






10 Şubat 2014 Pazartesi

Çocuklar iyi ki varsınız!

Heyecandan uyuyamadım dün gece. Hepinizin yüzleri ayrı ayrı gözlerimin önünde. Bir yandan korku da var tabi. Çok değişmiş misinizdir diye inceden de düşünmüyor değildim. Birer birer gelmeye başladınız sabah. Hiç bitmesin istedim o anlar. Biner biner de gelebilirsiniz:)
Kurduk çemberimizi, başladık konuşmaya ne yaptık bu zaman diliminde diye. Sadece anılarla kalmadı konuşmalarımız, sorguladık da. Sirk gösterisi izlediğini söyleyen birinize ne hissettiğini sorduğumda, belki o anda eğlenmiş bile olsa, üzüldüğünü söyledi. Yaşamın her yerinde kabul edilemeyecek şeyler var ve sizler bunları sorguluyorsunuz. Bu ne kadar muhteşem bir şey ve benim size bunun için bir şey yapmama bile gerek yok. Sadece hissetmeniz yetiyor. Konuşmamızı anlayamayacağını düşündüğümüz arkadaşımız için canlandırdık. Canlandırma çok uzun sürdüğünde gördüm ki, park toplantılarından kalan kol hareketini gördüğünüzde, "haa hızlandırayım." dediniz:) Vee en önemlisi sonuna kadar dinlediniz birbirinizi. Yer yer kopsak da, diğerinin sözünü söyleyemeyeceği ses tonuna varmadı sesimiz.
Oyuna doyamadık bugün, bahçe zamanları hiç bitmesin istedik. Hep birlikte biraz daha dedik, bitirdik ve etkinliğimize geçtik. Yerden yüksek oynarken, onun adını öğrenmek için resmini çizip gelince sen, ismini beraber söyledik. Yerden yüksek, ortada sıçan, don ateş, saklambaç derken oyun dolu, pembe yanaklı, gülen suratlı bir gün geçirdik.

İyi ki varsınız çocuklar!