7 Ocak 2014 Salı

Masal masal içinde

Daha küçücükken sıralanıp bütün kuzenler minderlere, "hadi teyze anlatsana" diye çığrınmaya başlardık bile. Öyle güzel, öyle tatlı, öyle tane tane anlatırdı ki teyzem, giriverirdi masal zihnimizin derinlerine. "Eeee sonra"larla bölünürdü teyzemin nefes alışverişleri. "Şşşşşş"lerle bölünürdü araya girmeye çalışanın sözü. Gel zaman git zaman, büyüdük işte ve uzaklaştık masal dünyasından. Ama eğer çocuklarla bir dünya yarattıysanız kendinize, artık uzaklaşmanız o kadar da kolay olmuyor işte:)
Bir gün kısa bir gezintiden dönerken, bizimkiler sıranın önünü açınca hoplayıverdim yanlarına. "Örtmenim nasıl bu kadar hızlı geldiniz?" diye sordular. Ben de "Siz bir basıp bir dağ aşanı bilir misiniz?" dedim. "Hayıııırr" dediler. "Peki ya sel yutan?" Bir hayır daha geldi. Anlatmamı isteyip istemediklerini sordum. Heyecanla ısrar ettiler. Ben de hemen akşam teyzemi aradım. Telefonda kayıdı aradım, program düşündüm derken çareyi bilgisayarda buldum. Ancak telefondan bilgisayara ses kaydı olmadı tabi. Bir önceki akşam teyzemden dinlediğim masalı, onun ağzından duymalarını istemiştim. "Örtmenim anlamıyoruuuzz." diye söylenince, başladım anlatmaya.
Çocukluğum geri geldi aniden. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde derken düşüverdik bu masalın içine. Masalı bitirdiğimde hep bir ağızdan "canlandıralım" dediler. "peki, siz isteyin yeter ki, o zaman sizinle paylaşacaklarım var da birinci sınıflara güzel bir sürprizimiz olur, var mısınız?" Coşkuyla başladık. Herkes rollerini aldı. Kimse bir rol için kapışmadı. Sıkıntı yaşayan bir süre dışarı çıktı, "örtmenim çözdük biz. Bir süre ben oynayacağım, bir süre o":)) O gün nasıl geçti ben anlamadım. Çocuklar da anlamamış ki bir tanesi "örtmenim üçüncü ders de bitmiş, nasıl geçti anlamadım." dedi. Öğle arasında bir baktım ki bizimkiler yok. Sınıfta rollerini çalışıyorlar. Bir tanesi sinirlenmiş, okuma bölümüne çekilmiş. "Repliklerini hatırlamıyorlar." diyor. "Merak etme, suflör olacak oyunda." diyerek gülümsüyorum:)  

Veee işte günü geldi oyunun. Heyecanlananlar, repliklerini unutanlar, hafta sonunda metni ezberleyip gelenler, arkadaşlarının repliklerini hatırlatanlar... Ama sahiplendiler, oyunlarını ciddiye alıp, nerede ne yapılması gerekiyorsa yaptılar. Ardından kendimizi değerlendirdik. Videolarını izlediler. İlk defa kendi sesimi bilgisayardan duyduğum zamanı hatırladım. Hepsi çok şaşkındı. "Ama sesim çok garip":) Kendilerini değerlendirdiler, nerelerde ne yaptıklarını anlattılar, birbirlerine söylediler. Hatta benim de oynadığım bir sahneyi (kötü cadıyı oynayacak kimse kalmamıştı:) "örtmenim ayağınız ne biçim olmuş." diye eleştirdiler. Böylece geçip gitti bir gün de işte.
Haa söylemeden edemeyeceğim. Sınıfımıza Nelson Mandela'nın Madiba Büyüsü geldi. Kitaba hayran kaldılar. Bugün don ateşten yorulanlar minderlere uzanıp bana masal okuttular... (Bu üç nokta, bu durumun sonsuza kadar sürmesi içindir:)

2 yorum:

  1. Bütün yazılarınızı okudum ve özgürlük yazarları adlı flim geldi aklıma....çok güzeldi izlemenizi tavsiye ederim...Ben çocukken öğretmen olmayı çok istiyordum ama olamadım, çokkk güzel bir iş yapıyorsunuz...Emeğinize ,yüreğinize sağlık:))

    YanıtlaSil
  2. Size çok uzun zaman önce cevap yazmıştım; ne yazık ki burada yayımlanmamış.İzledim özgürlük yazarlarını, hatta rüyalarıma bile girdi. Teşekkür ederim yorumunuz için. Ne yazık ki ayrılıyorum bulunduğum kurumdan. Umarım başka türlü bir eğitim bir şekilde mümkün olur. Yanlışlarımı düzeltebilmem için doğru yanlışın olmadığı yeni bir toplum kurmak ümidiyle...

    YanıtlaSil