3 Mart 2014 Pazartesi

Drama

Cumartesi günü bir eğitim aldık öğretmenlerle. Dramayla nasıl eğitim yapılır üzerine. Hafta sonu biraz daha okudum, videolar izledim. Çocuklar inanılmazdı. "Sadece kitapla öğrensek çok sıkılırdık" diye anlatıyorlardı. Bir şey yapmalıyım diye düşünüp duruyordum. Saatler geçiyordu. Tik tak tik tak... Sadece bir ilham...
Derken bir şeyler uyandı zihnimde. Hemen başladım kağıda dökmeye. Sanırım artık ilk hikayem hazırdı. Sonunda bir tanesini tamamen bitirebilmenin heyecanıyla uçuyordum adeta. Tek bir şey kaldı geride. Karakterin resmi... Hemen bir resim seçtim ve başladım çizmeye. Sonunda bu resim çıktı ortaya:)

Elimdeki resimle sınıfa girdim ve başladım hikayeyi anlatmaya. Müjdat Hoca'nın dediği kadar vardı. Herkes çoktan hikayenin içine girmiş, vraklamaya başlamıştı bile. Söylediğim konuşma cümlelerini benim ardımdan replik gibi tekrar eden mi dersiniz, çember olalım dediğimde zıplayarak çembere oturanlar mı:) Hikayeye dahil olmuşlar, üstelik de çözümü kendileri bulmak için çalışmaya başlamışlardı. Bacağı kırılan kurbağa için araç gereç toplamaya dışarı çıktık. Odun parçaları, ağaç kabukları, bambu çubukları... Ne bulurlarsa sınıfa getirdiler. Odunu taşıyamayan bir arkadaşının elinden alıp iki odunu birden yukarıya çıkaran çocuğun hangi kazanımları gerçekleştirdiğini hayal bile edemiyordum. Hikayenin sarhoşluğuna kapılmıştık hepimiz.


Başladık kırık bacaklı kurbağamıza tekne yapmaya. Tabi ki Oğuz'un yardımlarıyla...





O kadar heyecanlıydım ki, ben bile hikayeyi canlandırırken bu kadarını hayal edememiştim. İşte onların hayal gücü bu kadar büyük.


Ahşap teknemizi merdivenlerden aşağı taşırken, "işte biz böyle ders yapıyoruz" diye sevinçle haykırıyordu bir tanesi:) Birisi işbirliği mi dedi? Her biri teknenin bir parçasını tutarak heyecanla göle doğru koşturuyordu. Bahçede onları gören çocuklar da arkalarından tabi:)






Ve işte, bırakın yüzmeyi yapılmasını bile hayal edemediğim tekne şimdi suya bırakılıyordu.



Aman tanrım! Yüzüyordu. Hikayenin sonuna yaklaşmıştık. "Sevinçle haykırdı minik kurbağalardan biri 'bitti" diye. Şimdi ayağı kırık kurbağayı getirme zamanıydı. 


Koşarak sınıfa çıktık. Ayağı kırık kurbağamızın kollarından destek olarak getirdik. "Kurbağamızın gözleri doldu ve kocaman sarıldı arkadaşlarına. O günden sonra yapmadı kimse arkadaşlarına kötü şaka."

Hikayemiz de böylece bitti.